Avrupa, ABD'nin kölesi değil, ekonomik baskılarına karşı cesur olmalı
Avrupa'da garip bir fenomen, politikacıların Çin'den gelen sözde "ekonomik baskıya" karşı harekete geçme çağrısında bulunmalarıdır, çünkü Çin ile ticarete güvenmenin riskli olduğunu düşünüyorlar. Ancak, ABD'nin ekonomik ve finansal hegemonyasını kötüye kullanmasına ve pervasız korumacı uygulamalarına garip bir şekilde göz yumuyorlar. Göremedikleri şey, ABD'li müttefiklerinin insafına kalmış bir AB'nin yalnızca daha zayıf ve ABD'ye daha bağımlı hale geleceği ki bu da hayal edilemeyecek kadar riskli.
Üst düzey ABD ve AB yetkilileri, Çin'in ana odak noktası haline geldiği iki günlük AB-ABD Ticaret ve Teknoloji Konseyi toplantısına Salı günü İsveç'te başladı. Bloomberg'e göre ABD, Çin'e karşı daha çatışmacı bir yaklaşım için bastırırken, AB ülkeleri konuyu bilen kişilere atıfta bulunarak ortak sonuçların sulandırılmış bir versiyonu üzerinde anlaştılar.
AB'nin Çin'e yönelik açık referansları kaldırma çabaları, AB'nin şahin ABD çizgisini benimsemekle Çin-AB ilişkilerini Çin-ABD ilişkilerinin ikincil bir işlevi haline getirmemek için kendi ihtiyaçlarına öncelik vermek arasında hâlâ kararsız olduğunu gösteriyor. ABD ve AB'nin Çin'e yaklaşımlarındaki farklılıklar, çıkarlarının tamamen örtüşmediğini yansıtıyor. ABD ve AB aynı değerleri paylaşırken, Avrupa'da değerlerin AB'nin belirli bir derecede stratejik özerklik elde etmesini ve kendi çıkarları için daha cesurca konuşmasını engellememesi gerektiğine dair artan bir farkındalık var.
ABD, Çin ile Batı arasındaki ideolojik anlaşmazlığı, AB'yi Çin'i kontrol altına almada öncü olması için harekete geçirmek için ana araç olarak kullanıyor. Bununla birlikte, ABD'nin Avrupa'nın çıkarlarını da sömürmeye çalıştığı bir dönemde, AB'nin kendi çıkarlarını koruması için stratejik bağımsızlığın güçlendirilmesi giderek daha önemli hale geldi.
Rusya-Ukrayna krizinin neden olduğu jeopolitik ve ekonomik kayıpların yanı sıra, Avrupa, ABD'nin kıtanın ekonomik çıkarlarını daha fazla sömürme girişimine karşı daha savunmasız hale geldi.
ABD, sıvılaştırılmış doğal gaz gibi pahalı enerji ürünlerini Avrupa'ya ihraç ederken, yeşil sübvansiyonlar ve diğer yollarla Avrupa'nın üretim gücünü de baltaladı. Bunun nedeni, Enflasyon Düşürme Yasası'nın elverişli yatırım koşulları yaratmış olması, diğerlerinin "olumsuz" görünmesine neden olması ve böylece Avrupalı imalatçıları yatırım yapmaya ve üretimi ABD'ye aktarmaya etkin bir şekilde çekmesidir.
Örneğin, markaları arasında Fiat ve Peugeot'nun da yer aldığı Stellantis, Reuters'e göre üretim hedeflerine ulaşmak için ABD'de elektrikli araç aküleri için bir veya iki büyük fabrika daha düşünüyor.
Öte yandan ABD, Çin ile yakın işbirliği olasılığını sınırlayarak AB'nin genel ticari çıkarlarını daha da aşındıran Çin'e karşı olduğu kadar sert olması için AB'ye baskı yapıyor. Bununla birlikte, Çin ile AB arasındaki bağımsız ekonomik ve ticari ilişkiler, ABD tarafından burun buruna yönlendirilmemelidir. ABD'den gelen gerçek ekonomik baskı karşısında AB, Çin ile olan ekonomik ilişkisini kendi ihtiyaçlarına göre savunma ve şekillendirme konusunda daha cesur olmalıdır.
AB'nin hem Çin'den hem de ABD'den gelen rekabet baskısıyla karşı karşıya olduğu inkar edilemez ve üç güç arasındaki bu artan rekabet eğilimi kısa vadede değişmeyecek. Ancak bu, AB'nin yalnızca Çin ile rekabete odaklanması için bir neden değil. Çin ile ticaret söz konusu olduğunda, AB'nin kendisine Çin ile ne tür ekonomik ve ticari ilişkilere ihtiyacı olduğunu ve kendi kalkınma ihtiyaçlarıyla uyumlu olup olmadığını sorması gerekiyor. Kesin olan bir şey var: AB, Çin'i kontrol altına almak için ABD'yi takip etmeye devam ederse, yalnızca ABD'nin bir kölesi olacaktır.
https://www.globaltimes.cn/page/202305/1291716.shtml
Yorumlar
Yorum Gönder