Asya Merkezli Yeni Düzende ‘Ortadoğu’ kavramını ortadan kaldıralım
Batı Asya haritası |
Ortadoğu coğrafyasında Çin’in ağırlığı giderek artıyor. Çin’in Suudi Arabistan ile İran arasında arabulucu rolü, Mısır, Suudi Arabistan ve İran'ın BRICS’e üye olarak katılması, Filistin devlet başkanı Mahmut Abbas ve ardından Suriye devlet başkanı Beşar Esad’ın 20 yıl aradan sonra Çin ziyareti bölgede Çin etkisinin son dönemdeki yansımalarıdır. Çin’in Ortadoğu’da barışı sağlamaya yönelik girişimi akademik çalışmalarına da yansıyor. 15-16 Eylül tarihlerinde katıldığım Şanghay Uluslararası Araştırmalar Üniversitesi’nde ‘8. Uluslararası Asya ve Ortadoğu Forumu: Küresel Bağlamda Orta Doğu'da Güvenlik ve Kalkınma’ ve Fudan Üniversitesi’nde ‘4. Orta Doğu Çalışmaları Forumu: Ortadoğu'da Uzlaşma ve Büyük Güçlerin Rolleri’ toplantılarda bölgesel güvenlik sorunları, kalkınma ve barış üzerine anlamlı tartışmalar gerçekleştirildi. Çin’in önde gelen üniversitelerinden Fudan Üniversitesi, Şanghay Uluslararası Araştırmalar Üniversitesi ve Şanghay Üniversitesi’nde Ortadoğu ve Türkiye Araştırmaları üzerine iki günde üç toplantı gerçekleştirilmesi Çin’in bölgeye verdiği önemi kanıtlıyor. Bundan sonra bölge hakkında konuşurken Çin'in adını ve rolünü daha çok telaffuz edeceğimiz yeni bir dönem başlıyor
Çin artık bölgede sözü geçen adını daha çok söz ettirecek bir güç haline geliyor. Bu başlayan yeni dönemde yeni bakış açıları, yeni politikalar ve yeni kavramlar ortaya çıkacak ve uluslararası ilişkilerde bu kavramlar hızla ağırlık kazanacaktır. Çin’in bölgede etkisi giderek artarken tartışmanın özünü artık ‘Ortadoğu’ya’ batı gözlüklerini çıkarıp bakma zamanı gelmedi mi? sorusu ağırlık kazanmaktadır. Asya ülkelerinin öncü olduğu yeni bir çağda batı merkezli hegemonyacı kavramları ortadan kaldırmak veya kullanmak doğru mu tartışması önümüzde duruyor.
‘Ortadoğu’ kavramı nasıl ortaya çıktı?
‘Ortadoğu’ kavramı batı merkezlerin bölgeyi tarif eden bakış açısının bir yansıması olarak ortaya çıktı. Peki kime göre neresi ‘Orta’ yada kime göre neresi ‘doğu’? Örneğin, Fas, Libya ya da Mısır neden Ortadoğu’nun bir parçası? Türkiye nereye ve kime göre ortada bulunuyor? Fas coğrafik konum olarak Afrika’nın kuzey batısında yer alan bir ülke. Türkiye ise coğrafi konum olarak Asya’nın batısında yer alan bir ülke. Fakat neden Ortadoğu kavramında Fas ve Türkiye birlikte değerlendiriliyor?
Hikâye öncelikle Yakın doğu ve Uzak doğu terimleriyle başladı. Yakın veya Uzak Doğu tanımları hep batıların kendilerine uzaklıklarına göre tanımlandı. Örneğin David George Hogarth, 1902 yılında yazdığı ‘Yakın Doğu’ kitabında Yakın Doğu’nun sınırlarını Balkanlardan başlayan, Anadolu, Mısır, Arap yarımadası, İran ve Belucistan’ı içine alan bölge olarak tanımlıyordu. Fakat Hogarth Yakın Doğu’nun Kuzey batı sınırının politik nedenlerle değişebileceğinin altını çiziyordu. Kısaca Hogarth’ın ‘Yakın Doğu’ anlayışı Osmanlı Devleti’nin batı sınırlarının değişimine göre şekillenen Hristiyan ve batılı olmayan bir Müslüman coğrafyayı tanımlayan politik bir sınır tanımıydı. İngilizler Yakın Doğu’yu Osmanlı Devleti’ni tarif etmek için kullanılırken Uzak Doğu kavramını Çin’i tarif etmek için kullandılar. Uzak doğu tanımı İngiltere’nin Hindistan, Çin ve Asya’da sömürgelerini tanımlamak için ürettiği bir kavram olarak ortaya çıktı.
20. yüzyıl başında Yakın doğu kavramı ikinci bir evrim geçirdi. Mahan 1902 yılında National Review’da yazdığı ‘The Persian Gulf and international relations’ çalışmasında Ortadoğu kavramını ortaya attı. Mahan, Orta Doğu'nun Akdeniz ve Hint Okyanusu arasındaki bölgeyi kapsadığını ima ediyordu. Mahan’ın tanımından sonra bölgeyi gezen The Times’da çalışan gazeteci Valentine Chirol ‘Ortadoğu Sorunu’ üzerine yazılar yayımladı. Böylelikle Ortadoğu kavramı İngilizlerin bölgeyi tanımlamak için kullandığı bir kavram haline dönüşmeye başladı. Kısaca ‘Ortadoğu’ kavramı batılılar tarafından uydurulmuş bir fabrikasyon bir kavramdı. Şimdi yeni bir dönem başlarken emperyalizmin fabrikasyon kavramını akademiden atmak yükselen Asya akademisinin bir görevi olarak önünde duruyor.
Asya Çağı’nda Uluslararası İlişkiler Alanında Doğru Kavramlar: Batı Asya ve Kuzey Afrika
20’nci yüzyılda küresel ve bölgesel olarak yükselen güçler İngiltere ve ABD uluslararası ilişkiler ve akademiyi batı merkezli oluşturdu. Kavramlar ve uluslararası ilişkiler onların belirlediği çerçeve üzerinden şekillendi. 21 yüzyılda dünya büyük bir dönüşüm yaşıyor ve Asya Çağı başlıyor. Artık batının fabrikasyon kavramlarını bir köşeye bırakıp coğrafi ve bilimsel terimler kullanacağımız bir aşamaya girmemiz gerekiyor. Özellikle bölgede batılı İngiliz ve ABD emperyalist ülkeler güçlerini kaybederken Asya’nın yükselen ülkeleri Çin, Rusya, Hindistan ve Türkiye daha aktif rol oynuyor. Emperyalist güçlerin bölgeyi tanımladığı kavramları öncelikle akademiden ve kullanımdan çıkarmanın zamanı geldi.
Dilbilimciler konuştuğumuz dilin ve kullandığımız kelimelerin nasıl düşündüğümüzü şekillendirdiğini ortaya koymuşlardır. Terminoloji jeopolitikte önemlidir ve dünyanın tüm bölgelerini nasıl gördüğümüzü şartlandırır. Yeni bir çağda eski kavramları kullanmak bölgesel gerçeklerden koparttığı gibi yenilikçi olmanın da önünü kapatıyor. Bu açıdan Çin’de yayınlanan yeni beyaz kitapta Çin devlet başkanı Xi Jinping’in analizi oldukça yerinde. Başkan Xi ‘Yeni dönem için Yeni fikirler gerektiriyor’ diyor. Bilimsel ve coğrafi tanımlama Batı Asya’nın Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ermenistan, Gürcistan, Filistin, Irak, İran, İsrail, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Suudi Arabistan, Suriye, Katar, Türkiye ve Yemen’den oluştuğunu söylüyor. Kuzey Afrika’nın ise Cezayir, Mısır, Libya, Fas, Umman, Sudan ve Tunus oluştuğunu söylüyor. Batının birbirinden kopuk, geniş ve belirsiz bir bölgeyi ‘Ortadoğu’ olarak adlandıran yanlış değerlendirmesi yerine Çin’in ‘Batı Asya ve Kuzey Afrika (BAKA-WANA)’ penceresinden değerlendiren doğru bakış açısıyla değiştirmesi bölge jeopolitik okuması açısından anlamlı bir katkı sağlayacaktır. Çin dışişleri bakanlığı hali hazırda bölge diplomasisini Batı Asya ve Kuzey Afrika departmanı altında değerlendiriyor. Kısaca Çin, yıllardır bölgeye coğrafi olarak yaklaşıyor. Fakat sorun bu kavramın uluslararası alanda yaygınlaşmasını sağlamada öncü rol oynaması gerekiyor.
Hegemonyacılık ve Bölgeyi Bölme Düşüşte, Barış ve Kalkınma Yükselişte
Yeni başlayan dönemin kavramları kadar yeni dönemin siyasetleri de önemlidir. Çünkü kavramlar insanların hayatlarına müdahale etmek için yeterli değildir. İnsanlara refahı ve mutluluğu getirecek ana düzenli politikalar gereklidir. Yeni yayınlanan Beyaz Kitap’ta ‘Yeni Dönem için Yeni Fikirlerinin’ yanı sıra ‘Çin hegemonya peşinde koşmayacak, kalkınma ve refahı paylaşmaya odaklanacak’ diye ekliyor.
20’nci yüzyıl başında WANA ülkelerinin sınırlarının cetvelle çizildiği ve 2000’li yılların başında ve Arap Baharı döneminde ABD’nin bölgeyi dizayn etmek için ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nin ortaya koyulduğu bir siyasetten bölgesel barış ve kalkınmaya odaklandığı bir dönem başlıyor. Özellikle ABD’nin Arap Baharı’yla ‘demokrasi’ altında aşırı grupları destekleyip rejimleri değiştirmek istemesi bölge ülkelerini Çin ve Rusya ile işbirliğine itti. Bu durum tesadüf değildi. Özellikle Batı Asya’da Çin’in aktif politika izlemesi insanları çatışmalardan kurtaracak ve kalkınmaya odaklanacak politikalar getirmektedir. Çin’in ‘Ortak bir geleceği olan topluluk inşa etme’ ve ‘Kuşak Yol Girişimi’ kalkınma ve refahı paylaşma üzerine olan vizyonunu gösteriyor. Çin sadece söylemle değil pratikte de bölge kalkınmasına hizmet ediyor. Çin, Arap ülkelerinin en büyük ticari partneri ve 273 milyar dolarlık yatırımıyla bölgenin en büyük yatırımcısı. Örneğin Çin, Suudi Arabistan ve İran’ın en büyük petrol ihracatçısı. Çin yenilenebilir enerji konusunda Suudi Arabistan ve Katar ile projeler yürütüyor. Ayrıca Çin WANA’da tren yolları, metro, liman, enerji santrali gibi projeleriyle altyapı eksiğini kapatarak yoksulluğun azaltılmasını sağlamaktadır. Kısaca Batılı hegemonyacı güçlerin bölgeye kan ve göz yaşı taşıdığı bir dönemden bölgesel ekonomik refah ve huzurun geldiği bir döneme geçiş başlıyor.
Yazan: Necati Demircan
Shanghai Üniversitesi Doktora Öğrencisi
Referanslar
Aljazeera, Can China replace the US in the Middle East?, https://www.aljazeera.com/features/2023/4/25/can-china-replace-the-us-in-the-middle-east
Davison, Roderic H. "Where is the Middle East." Foreign Affairs. 38 (1959): 665-675.
Hogarth, David George. The Nearer East. Vol. 2. New York, D. Appleton and Company, 1902.
Koppes, Clayton R. "Captain Mahan, General Gordon, and the Origins of the Term ‘Middle East’." Middle Eastern Studies 12, no. 1 (1976): 95-98.
Ministry of Foreign Affairs of the People’s Republic of China, ‘A Global Community of Shared Future: China's Proposals and Actions’, September 2023, https://www.fmprc.gov.cn/mfa_eng/zxxx_662805/202309/t20230926_11150122.html
Necati Demircan, " The Impact Of Belt And Road Initiative On Poverty Eradicationsi". Ulisa: Uluslararası Çalışmalar Dergisi 7 (2023 ): 33-43
Parag Khanna, Why do we still use the term Middle East when West Asia is more relevant to Arab nations?, https://www.thenationalnews.com/opinion/comment/why-do-we-still-use-the-term-middle-east-when-west-asia-is-more-relevant-to-arab-nations-1.822994
United World International, The End of the Greater Middle East Project: The Case of Kurdistan, https://uwidata.com/5067-the-end-of-the-greater-middle-east-project-the-case-of-kurdistan/
Valentine Chirol, The Middle Eastern Question or Some Political Problems of Indian Defence, (London: John Murray, 1903).
Yorumlar
Yorum Gönder