Karl Marks ve Konfüçyüs |
Xi Jinping, Marx ve Konfüçyüs'ün ideolojilerini birleştirmeye çalışıyor
Yeni bir televizyon programı onları Çin kültürünün merkezine yerleştiriyor
Karl Marks ve Konfüçyüs birbirlerinden 2,400 yıl ayrı yaşamış olabilirler. Ancak Çin devlet televizyonunda eski bir Çin akademisinde birlikte geziniyorlar. Güneşin vurduğu bir bambu korusunda, bir grup öğrenci ressam iki filozofu model olarak davet ediyor. Gençler resim yaparken Marx ve Konfüçyüs sohbet ediyorlar. Diğer şeylerin yanı sıra Çin'in yüksek hızlı trenlerinden de etkilenirler. Portreler ortaya çıktığında düşünürler şaşırırlar. Marx, Tang hanedanlığından kalma bir cübbeyle; Konfüçyüs ise Batılı bir takım elbise ve kravatla resmedilmiştir. Ancak her ikisi de çok memnun. Marx (Mandarin dilinde) "Yüz yıldan fazla bir süredir Çin'deyim" diyor. "Aslında ben uzun zamandır Çinliyim." Konfüçyüs sakalını sıvazlayarak gülmektedir. Uzun saçın takım elbiseyle biraz tuhaf göründüğünü ama değişmeye devam etmenin mantıklı olduğunu söylüyor.
Sahne, Hunan eyaleti propaganda departmanı tarafından yaratılan ve Ekim ayında yayınlanan bir televizyon dizisi olan "When Marx Met Confucius (Marks Konfüçyüsle Tanıştığında)"tan. Dizi pek popüler değil. Bir film sitesi olan Douban'da, çoğu olumsuz (örneğin, "midemi bulandırıyor") olmak üzere sadece 100 kadar yorum aldı. Ancak midesi kaldırabilenler için bu gösteri, Çin liderinin felsefesinin en son kolu olan Xi Jinping Kültür Düşüncesi'ni anlamak için iyi bir yol.
Başkan Xi'nin düşüncesinin diğer bölümleri diplomasi, savunma ve ekonomi gibi konularda daha sıkı Komünist Parti kontrolünü vurguluyor. Ekim ayında açıklanan Xi Jinping Kültür Düşüncesi, Çin geleneklerinden duyulan gurur ile partiye duyulan sadakati birleştirmeye çalışıyor. Bu düşüncenin en önemli ilkesi, Marksizmi daha Çinlileştirmek için on yıllardır devam eden sürecin parti dilindeki karşılığı olan "iki bileşim "dir. İlk birleşim, Marksizmi Çin'in "özgül gerçekliğine" uyarlamaya yönelik ilk çabalara atıfta bulunmaktadır. Bu tür bir ideolojik esneklik, Çin'in eski lideri Deng Xiaoping'in 1980'lerde ekonomik reformları sürdürmesine olanak sağladı. İkinci kombinasyon ise Xi Jinping'in fikri: Marksizmi geleneksel Çin kültürüyle harmanlamak.
Bu çaba, bir zamanlar geleneği düşman olarak gören parti için radikal bir dönüşün doruk noktasını temsil ediyor. 1966-76 Kültür Devrimi sırasında Mao Zedong'un Kızıl Muhafızları Konfüçyüs tapınaklarını yıkmış, Konfüçyüs metinlerini yakmış ve bilgelerin mezarlarına saygısızlık etmişti. Gençler, Konfüçyüsçülüğün evlat dindarlığı vurgusuyla çelişerek büyüklerini kınadılar. Ancak Mao'nun 1976'daki ölümünden sonra parti Konfüçyüs'e ya da en azından onun öğretilerinin otoriteye saygıyı vurgulayan basitleştirilmiş bir versiyonuna ısındı. Deng Xiaoping, filozofun doğum gününün halka açık kutlamalarına izin verdi. Deng'in halefleri Jiang Zemin ve Hu Jintao Konfüçyüsçü fikirleri benimsediler. 2000'li yılların başında Çinli akademisyenler Konfüçyüsçülüğün Çin'in yol gösterici ideolojisi olarak Marksizmin yerini alıp alamayacağını tartıştılar.
Xi Jinping bu tartışmaya son noktayı koyuyor. Xi, Marksizm'in Çin kültürünün "ruhu", Konfüçyüsçülüğün ise "kökü" olduğunu söylüyor. Her iki ideoloji de terk edilemez. Bunun yerine birleştirilmeleri gerekir.
"When Marx Met Confucius" izleyicilere bu yeni düşüncede rehberlik ediyor. Beş bölümün çoğunda filozoflar bir sahnede öğrencilerin, akademisyenlerin ve parti yetkililerinin önünde oturuyor. Arka planda geleneksel giysiler olan hanfu (Geleneksel Çin giysisi) giyen genç bir kadın guzheng (Geleneksel Çin çalgısı/kanun) çalıyor. Filozoflar, düşüncelerinin nasıl uyumlu olduğunu açıklayan Vladimir Lenin ve Mao gibi figürlerin hologramlarıyla sohbet ediyor. Programın sunucuları daha sonra tüm bunların Xi Jinping Düşüncesine nasıl uyduğunu açıklıyor.
Program, sosyal düzeni korumak için hiyerarşilerin gerekli olduğuna inanan Konfüçyüs ile proleter devrim çağrısı yapan Marks arasındaki büyük farklılıkları görmezden geliyor. Marks, "Siz istikrarı korumaya çalışıyordunuz, ben ise tüm insanlığın özgürleşmesini istiyordum" diyor. "Ama ikimiz de tüm insanlar için en büyük iyinin peşinde değil miyiz?" Marx sınıfsız bir toplum vizyonundan bahsettiğinde, Konfüçyüs datong (büyük birlik) adında benzer bir kavrama sahip olduğunu söyler. "Demek ki birçok benzerliğimiz var!" der Konfüçyüs. Öğrenciler alkışlar.
Kültür Devrimi'nden bir kez bahsedilir. "Büyük zarar verdi" diyor bir sunucu. Ama Mao suçlanmıyor. Bir noktada ruhu belirir, Marx ve Konfüçyüs'e onun sadık bir komünist ve geleneksel Çin kültürünün savunucusu olduğuna dair güvence verir. Konfüçyüs onaylarcasına başını sallar.
Program Batı'yı eleştirmek için daha fazla zaman harcıyor. Bir sunucu 19. yüzyılda Çin'e yönelik yabancı zorbalığını "uzun vadeli kültürel aşağılık kompleksi" ile suçluyor (o dönemde Çin'in geleneklerinin onu zayıf kıldığını iddia eden Çinli entelektüeller tarafından daha da şiddetlendirilmiş). 1980'lerin erken reform dönemi, Batılı fikirlerin Çin halkını kendi toplumlarını ve hükümetlerini eleştirmeleri konusunda yanlış yönlendirdiği tehlikeli bir "tarihsel nihilizm" dönemi olarak hatırlanmaktadır. Sunucu, Başkan Xi'den alıntı yaparak "Ekonomisi gelişirken ruhunu kaybeden bir ülke güçlü olabilir mi?" diye soruyor.
Cevap üstü kapalı bir şekilde hayır. O halde programa göre Başkan Xi'nin Çin'in güvenini yeniden kazanması iyi bir şey. Sadece bu da değil, o ve partisi, alçak Batılı ülkelerin aksine, dünya çapında ortak iyiliğin peşinde koşuyor. Amerika misket bombası ihraç ederken, Japonya nükleer atık suları okyanusa döküyor, diyor sunucu. "Sorumlu bir büyük güç" olan Çin'in asla böyle şeyler yapmayacağını da ekliyor. Marx etkilenir. Çin'i sosyalizmi yeniden canlandırdığı ve vizyonunu gerçekleştirdiği için kutluyor.
"Marks Konfüçyüs'le Tanışınca" ile alay etmek kolaydır ama verdiği mesajın bazı bölümleri endişe vericidir. Son bölümde, bir öğrenci Konfüçyüs'ten Çin'in hak iddia ettiği özerk ada Tayvan hakkında tavsiye ister. Öğrenci, "Bizim gerçekten geleneksel bir barış kültürümüz var ama bazı Batılı ülkeler sadece orman kanunlarına inanıyor" diyor. "Bize zorbalık yaparlarsa ya da ulusal birleşmemizi engellerlerse, yine de onlarla barıştan bahsetmeli miyiz?" Konfüçyüs kaşlarını çatar. İyiliğe iyilikle, nefrete adaletle karşılık verilmelidir, der. Bir sunucu araya girer. Çin barış istiyor, ancak onuru ve çıkarları zarar görürse, ulusal birleşmeyi sürdürmek için askeri güç kullanacaktır, diyor. Savaş uçakları ve savaş gemilerinin görüntüleri ekranı dolduruyor.
Kaynak: The Economist
Bu yazı The Economist dergisinden alınarak Türkçeye çevrilmiştir. Yazıda yer alan görüşler The Economist'in ve yazarın görüşleri olup sitemizin görüşlerini yansıtmaz.
https://www.economist.com/china/2023/11/02/xi-jinping-is-trying-to-fuse-the-ideologies-of-marx-and-confucius?frsc=dg%7Ce
Yorumlar
Yorum Gönder