Asya’daki seçimler ve Güney Çin Denizi’ndeki saflaşmanın geleceği
Asya’daki ve dünyadaki seçimler Güney Çin Denizi’ndeki saflaşma ve çatışma durumunu nasıl etkileyecek?
Bu seçimlerin Güney Çin Denizi’nde gerilimin artması ile de doğru bir orantısı bulunuyor. Tayvan’da Demokratik İlerici Partinin kazanması Güney Çin Denizi’nde Çin ile Tayvan arasındaki gerilimin artmasında bir payı bulunuyor. Diğer taraftan ABD’de kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri Çin ile gerilimin artıp artmayacağını konusunda belirleyici olacak. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın kazanması durumunda Çin’e karşı ticari tarifelerde artıracağını söylemesine rağmen iki ülke arasında dostane ilişkiler yürüteceğini ve çatışma yanlısı olmayacağını söylüyor. Diğer yandan Joe Biden yönetiminin gündeminde ABD ile Çin arasında gerilimi artırma ve hatta NATO’nun Asya-Pasifik’e doğru genişlemesi bile gündeme geliyor.
2024 yılında yapılacak seçimler dünyada büyük bir kırılma yaratacağa benziyor. Özellikle Asya’da ve ABD’de yapılan seçimler Güney Çin Denizi’ndeki çatışma mı yoksa barış ortamı mı olacağı konusunda bazı sinyaller veriyor.
Güney Çin Denizi’nin Önemi
Güney Çin Denizi hem dünya ticareti açısından hem de Çin açısından oldukça büyük bir öneme sahip. Güney Çin Denizi’nden 3,37 trilyon dolarlık küresel ticaret ve dünyadaki sıvılaştırılmış doğalgaz ticaretinin yüzde 40’ının geçtiği uluslararası bir deniz yolu. Çin, deniz ticaretinin yüzde 64’ünden fazlasını Güney Çin Denizi üzerinden yapıyor. Ayrıca Güney Çin Denizi doğal kaynaklar açısından da zengin. Güney Çin Denizi’nde 11 milyar varil petrol ve 190 trilyon fit küp doğal gaz kaynağı olduğu tahmin ediliyor. Bölge ülkeleri ada ülkeleri olduğu için balıkçılık önemli bir ticari faaliyet ve Güney Çin Denizi balık açısından da zengin bir kaynak.
Endonezya Seçimleri ve Güney Çin Denizi
Yaklaşık 280 milyonluk nüfusa sahip, 2030 ve 2075’e öngörülerinde dünyanın en büyük 10 ekonomisi olma potansiyeliyle de gelecek vadeden Endonezya’da 14 Şubat’ta başkanlık seçimleri yapıldı. Dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasında yer alan Endonezya’daki seçimleri yüzde 58 oy oranıyla Prabowo Subianto kazandı. Elbette Endonezya’nın Güney Çin Denizi’nde nasıl bir strateji izleyeceği bir tartışma konusu. Çünkü Endonezya’nın yeni başkanı Prabowo Subianto eski bir general ve savunma bakanı. Kısaca bu durum Subianto’nun önceliğini Endonezya’nın savunma harcamasına ve ulusal savunma stratejisine de yansıyacak gibi gözüküyor.
Seçimden önce Endonezya'nın başkan adayları bir tartışmada karşı karşıya gelmiş ve tartışmada Güney Çin Denizi stratejisi odak noktası haline gelmişti. Tartışmada Prabowo Subianto Endonezya’nın kendisini savunmak için güçlü bir deniz savunma kapasitesi inşa etmesi gereğini vurgulamış, donanma ve sahil güvenliğin güçlendirilmesini savunmuştu. Buna rağmen Prabowo Subianto’nun Endonezya’nın Çin ile ABD arasında dengeyi gözeten mevcut dış politikasını devam ettireceği gözüküyor.
Tayvan’da zayıflayan savaş yanlısı iktidar
Ocak ayındaki Tayvan’daki başkanlık seçimlerini Demokratik İlerici Partisi’nin (DPP) adayı Lai Ching-te kazandı. Bu yıl ki Tayvan seçimleri DPP ile Milliyetçi Parti (Guomindang/GMD) arasında çok çekişmeli geçti. Elbette Tayvan’daki seçimlerde ana gündemi Tayvan’ın Çin ile ilişkileri oluşturdu. ABD yanlısı DPP, Çin’e karşı saldırgan bir tavrı devam ettireceğini belirtirken Milliyetçi Parti adayı Çin’le daha barışçıl bir diplomasi izleyeceğini belirtiyordu. Tayvan’da olası bir başkanlık değişiminin Çin-Tayvan arasındaki gerilimi düşürmesi muhtemeldi. Fakat adada tekrardan ABD yanlısı DPP’nin kazanmasıyla statüko da korunmuş oldu. Buna rağmen DPP’nin oyları yüzde 56’dan yüzde 40’lara kadar geriledi. Bu durum adada savaş yerine barış yanlılarının ağırlık kazandığını gösterdi.
DPP’nin mevcut politikasını devam ettireceği Tayvan boğazında Tayvan-Çin arasındaki gerilimleri sıklıkla duymaya devam edeceğimiz bir dönem devam ediyor. Diğer taraftan batı medyası Çin ile Tayvan arasında çıkabilecek her hangi bir çatışma halini körüklemeye devam ediyor. Özellikle bu propagandanın başını ABD’nin Foreign Affairs ve Foreign Policy gibi köklü yayın organları yürütmektedir. Yaşanacak olası bir krizde tüm dünyayı Çin karşıtı konumlandırmak için çalışıyorlar. Çünkü Tayvan’ın Çin anakarasına yakınlığı ve Tayvan Boğazı’nı kontrol eden stratejik konumuyla ABD için stratejik bir önem taşıyor. Tayvan ve Filipin hem stratejik konumları hem de ABD’yle yakın ilişkileri nedeniyle Amerika için batmaz birer uçak gemisi olarak görülüyor.
Filipin’de siyasi bölünme
Filipin, Güney Çin Denizi’nde Çin’in en fazla sorun yaşadığı ülke. Çin, Filipinler'i tartışmalı İkinci Thomas Shoal'da “provokasyon” yapmakla suçladı. Filipin ise Çin sahil güvenliğinin tazyikli suyla tehlikeli engelleme manevraları kullanmasından şikâyet etti. Son dönemde ABD, Filipinler’deki etkinliğini artırdı. Bu ayın başlarında, ABD ve Filipinler aynı sularda kendi ortak tatbikatlarını yaparken Çin, Güney Çin Denizi'nde askeri tatbikatlar düzenledi. ABD'nin son tatbikat turunun savunma bağlarının devam eden genişlemesinin altını çizdiğini söyledi. Birkaç gün önce, Vietnam ile Filipin sahil korumalar arasında “Güney Çin Denizi'nde olayın önlenmesi” ve “deniz işbirliği” konusunda iki anlaşma imzaladılar.
Bu yıl Filipin’de bir seçim yok. Fakat anayasayı değiştirme üzerinden başlayan ittifakın bölünmesi Filipin’de bir halk hareketine dönüşme potansiyeli taşıyor. Ferdinand Marcos, 2022’de eski başkan Rodrigo Duterte’nin desteğiyle başkan seçilmişti. Son dönemde ikili arasında ittifak parçalandı. Bu parçalanmanın arkasında Başkan Marcos’un anayasa değişikliği yatıyor. Hatta Duterte, Marcos karşıtı gösteriler yaparak Başkan Marcos’u uyuşturucu kullanmakla suçluyor ve Marcos’un anayasayı iktidarını güçlendirmek için değiştirdiğini söyleyerek halkın buna izin vermeyeceğini vurguluyor. Hatta Duterte, Marcos’un babasının demir yumrukla yönettiği ve sonrasında halk hareketiyle devrildiği yıllara atıfta bulunarak “Akıllı ol yoksa babanla aynı kaderi paylaşırsın” diyerek halk hareketinin sinyallerini de veriyor. Duterte ile Marcos arasındaki bölünme Duterte’nin ABD askerini Filipin’den uzaklaştıran yaklaşımına karşılık Marcos’un tekrardan ABD’yle yakın ilişkiler izlemesiyle de alakalı. Marcos göreve başladığında Duterte gibi Çin’le yakın ilişkiler izleyeceğini belirtmişti. Fakat Marcos son dönemde ABD’ye hızlı bir çark yaptı. Diğer taraftan Duterte ile Marcos arasındaki bölünme aynı zamanda sınıfsal. Duterte halkın alt tabakasındaki sınıflar tarafından desteklenirken, Marcos zengin ve üst tabakadaki insanlar tarafından destekleniyor.
Güney Çin Sabah Postası yazarı Zhihua Zheng, Manila'nın Güney Çin Denizi anlaşmazlığına yaklaşımı yalnızca dış etkenlerle değil, aynı zamanda karmaşık iç dinamiklerle de şekillendiğini belirtiyor. Ülkenin siyasi manzarası, siyasi hanedanlar, rakip gruplar ve bazı eleştirmenlere göre yaygın yolsuzlukla karakterize ediliyor. Bu iç faktörler, hükümetin bölgesel ve deniz anlaşmazlıklarına yaklaşımını önemli ölçüde şekillendirebileceğini söylüyor. Öncelikle Filipinler savaşma konusunda çok kabiliyetli bir millet olmadığı açıktır. ABD tarafından desteklense bile zayıf askeri kabiliyetlere sahiptir. İkinci olarak Zheng’in tespiti oldukça doğru. Filipin’in Güney Çin Denizi’ndeki yaklaşımı dış etkilerden daha çok iç dinamiklere dayanmaktadır. Ülkedeki yaygın yolsuzluk Filipin’in en zayıf karnıdır. Filipin devlet başkanı Marcos’un babasına kadar uzanan bu tarz yolsuzluklarla iç içe bir ilişkisi olduğu da gözüküyor.
Güney Çin Denizi’ndeki Hesaplaşmasının Kaynağı
Güney Çin Denizi’ndeki tüm anlaşmazlıkların esasında ABD’nin küresel hegemonyasını güçlü tutmak için bölgede jandarma gibi davranmasından kaynaklanmaktadır. ABD bölgede üçüncü tarafların (Tayvan ve Filipin gibi) haklarını koruma adı altında Güney Çin Denizi’ne sürekli müdahalesi Çin’i rahatsız etmektedir. Böylelikle bölgesel sorunların çözümü çözümsüzlüğe ve küresel bir hesaplaşmaya dönüşmektedir.
Tayvan’daki seçimleri ABD’de yanlısı DPP’nin iktidarın devamı Çin-Tayvan arasındaki gerilimlerin devam edeceğini gösteriyor. Fakat iktidardaki DPP’nin oylarının düşüşü Çin-Tayvan arasında gerilimi artırmanın iktidar koltuğunu tehlikeye atıyor. Halkın barış ve kalkınma gibi temel sorunlarının yanında Çin-Tayvan gerilimi sadece huzursuzluğa neden oluyor. Endonezya’daki seçimi kazanan Subianto’nun ABD-Çin arasında mevcut durumu koruyan dış politika sürdüreceğini söylebiliriz. Fakat Endonezya’nın deniz savunma gücüne arttırmaya yönelik yatırımları arttıracağını gösteriyor. Filipin’de Başkan Marcos’un ABD’yle yakın ilişkiler içine girmesi Çin-Filipin arasındaki gerilimleri daha çok konuşacağız gibi duruyor. Bunun yanında Filipin’de anayasa konusuyla başlayan Duterte-Marcos bölünmesi halk hareketlerini başlatabilir ve Marcos’u koltuğundan edebilir.
Bölgede yerel yöneticilerin tutumu ister ABD yanlısı olsun yada olmasın tüm sorunlar ABD’de yapılacak başkanlık seçimlerinde kilitleniyor. ABD’de Biden ile Trump arasında geçecek seçimlerde Biden’ın kazanması bölgede gerilimi artırma potansiyeli bulunurken Trump’ın kazanması gerilimi düşürebilir. Çünkü Trump, kazanması durumunda ABD’nin içinde olduğu birçok çatışmadan desteğini çekeceğini ABD’nin iç politika sorunlarına ağırlık vereceğini söylüyor.
Necati Demircan: 1992 yılında Sakarya'da doğdu. 2017 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2018-2021 yılları arasında Shanghai Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi bölümünden "21. yüzyılda Türkiye'nin Rusya ve İran'la İşbirliğine Neo-Avrasyacı Bakış" yüksek lisans teziyle mezun oldu. Demircan, Shanghai Üniversitesi Küresel Çalışmalar bölümünde doktorasına devam ediyor. Demircan aynı zamanda Shanghai Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Bölümünde araştırma görevlisi ve BRIQ Dergisi editörüdür. Demircan'ın ulusal ve uluslararası alanda yayın yapan Aydınlık Gazetesi, China Daily, Fikir Turu, Hankyoreh ve Modern Diplomacy gibi çeşitli gazete ve internet sitesinde makaleleri yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder